SOFIA bana gençliğimin en güzel artistlerinden “Sophia Loren”i anımsatır. Ama onun gökyüzü ile pek ilgisi yoktur. Herneyse, bu yazıda kısaca kırmızıöte (KÖ, infrared) gökbiliminden söz edeceğim. Gözümüzün gördüğü dalgaboyu en uzun ışık kırmızıdır ve (0.8 μm) daha ötesini göremeyiz ama dalgaboyu çok daha uzun ışınlar vardır. İşte görünür bölgeden hemen sonra gelen (0.8-300 μm) bölgeye “KÖ bölge” denir. Bu dalgaboylarında gözlem yapıldığında görünür bölgede kendini göstermeyen gökyüzünün güzelliklerini görürüz. Örneğin yıldızlararası bulutların örttüğü cisimleri keşfederiz, kozasının içinde yeni oluşan bebek yıldızlar, Samanyolunun merkezindeki yıldızların hareketleri bunlardan sadece birkaçıdır.
KÖ gökbilimin diğer bir önemli özelliği bugün bize çok uzak olan, ilk oluşan gökadaların kırmızıya kayma (redshift) nedeniyle tüm ışıklarını bu bölgede yaymalarıdır. Bu nedenlerle KÖ gökbilimin evreni daha iyi anlamamızda getirileri çok fazladır. Fakat atmosferimizdeki su buharı, sanki KÖ bölgede gelen ışığın teleskoplarımıza gelmesini önlemek gibi bir görevi vardır.
Bu nedenle su buharının az olduğu yüksek dağlara KÖ teleskoplar yerleştirilir veya sadece bu görevi yerine getirmek için uzaya gözlemevleri gönderilir. Uzaydan yapılan gökbilim ise diğerlerine nazaran çok daha pahalıdır. O nedenle ne kadar yükseğe çıkılırsa o kadar çok gelen KÖ ışınları daha iyi alınacağı için, NASA ve Almanya Uzay Merkezi ortak bir proje geliştirdi.
Uzun yıllar uçak şirketlerinde uçan bir Boeing 747’yi alarak boyunu kısaltıp, gövdesini genişleterek içine 17 ton ağırlığında 2.5 m. çaplı bir KÖ teleskop yerleştirdiler.
Stratosfer dediğimiz katmanda yani 13.200 m. yükseklikte bu uçağı uçurarak KÖ gözlem yapıyorlar. Projenin adı SOFIA (Stratospheric Observatory For Infrared Astronomy).
Haftada 3-4 gece 7-9 saat havada kalan bu uçan gözlemevi sayesinde evren hakkında ileride yeni keşifler yapılacaktır. Umarım bizim de böyle bir uçağımız olur veya en azından yüksek dağlarımızda KÖ bir teleskobumuz olur.
Sevgilerimle…
Prof.Dr. Ethem DERMAN
TAMSAT