Menu

İstasyon 2: VLF’de İlk Sinyal Müjdesi

11 Ekim 2010 Pazartesi günü, TAMSAT AR-GE’nin bizim için üretimini yaptığı VLF alıcı prototiplerden biri TB2NMR tarafından bana ulaştırıldı. Çok küçük ve şirin olan prototipimiz için bir gün önceden hazırlık yapmış ve üzeri emaye yalıtımlı bobinaj teli almıştım. Ancak daha önce burada anlatımı yapılan GRATİKA’yı yapmak için Cumartesi gününü beklemem gerekiyordu. Çünkü gözlem için Gaziantep’in ilçesi Nurdağı’na, yani dedemlere gidecektim. Şehirdeki parazit sinyallerden büyük oranda kurtulmuş olacağımdan, ilk denemeyi burada yapmak daha mantıklıydı. Zaman su gibi geçti ve Cuma günü geldi. Okul çıkışı doğru eve gittim ve çantamı hazırlamaya başladım.
Gözlemlerde kullanacağım yazılımları yüklemek için annemden bellek kartımı istedim. Ama ne yazık ki annem onu teyzeme vermiş. “Neyse” dedim ve fotoğraf makinemin bellek kartına yükledim. Nurdağı’nda sabit olmayan gözlem noktamda kullanmak için dayımdan da dizüstü bilgisayarını almayı planlamıştım. Unutmamalıydım. Eğer unutursam dedemlerde gözlem yapmam imkansızdı. Çünkü; orada bilgisayar yok! Çantama önce VLF prototipi yerleştirdim. Daha sonra ise VLF prototipin kapak vidalarını sökmek için kullanacağım akülü tornavidamı yerleştirdim.

Bana gerekli olacak diğer ihtiyaçlarımı da tamamladıktan sonra fermuarları kapattım. Gözlem yüküm dolabımın önünde hazırdı. Yanına da unutmayayım diye bobinaj telimi koydum. Kurallarımız gereği bir Gratos her zaman tertipli ve düzenli olmalı.

Gitmek için sabırsızlanıyorum, ama daha teste 1 gün var…

Anneme ne zaman gideceğimizi sordum, “yaklaşık yarım saat sonra” cevabını alınca GRAT’a özel sesli platformda NA5B ile görüşmeye daldım. Tabi o arada bilgisayar aklımdan çıkmış. Annem “çıkıyoruz” deyince çantayı sırtladım ve bir elimde bobinaj teli olduğu halde dışarı fırladım. Dayımlar araba ile geldi. Ben hala bilgisayarı unuttuğumu hatırlamıyorum tabi.

Yolculuk güzel geçiyor…

Yolun yarısında, dedemin kocaman balkonunda ne de güzel sinyaller alacağımı düşlerken bir anda bilgisayarı unuttuğum aklıma geldi. Bu olamazdı. Ben ne yapacaktım? O güzelim balkonda benim ne hayallerim vardı. Geriye tek bir çözüm kalıyordu. O da kuzenimin masaüstü bilgisayarı. Hem nasılsa bilgisayar hemen pencerenin yanındaydı. Ben de camı açar yapardım artık gözlemleri. Hayal kırıklığı ile sonuçlanan günün ardından ertesi günü hayal ederek uyudum.

Ertesi gün erken saatler…

Sabah kahvaltısından sonra arkadaşım ile GRATİKA’mızın tahtalarını kestirmek ve 50 Ohm anten kablosu almak için çarşıya gittik. Yolda gördüğümüz marangoza ne yapması gerektiğini anlatıp, yapıp yapamayacağını sordum. İşi olduğunu ve yarım saat sonra gelirsem yapabileceğini söyledi. Ben de bu vakti anten kablosu almak için değerlendirebilirdim ve öyle yaptım. Bulunabilecek her yere sordum ama ne yazık ki bulamadım. Genelde hep 75 Ohm anten kablosu vardı. 75 Ohm anten kablosu da zaten ev inşaat aşamasından yeni çıktığı için dedemlerde vardı. Bende yolda VLF prototip için marketten 2 adet 9 Volt pil aldım. Tabi bu arada epey bir süre geçti. Bu arada biz Gratosların çalışmalarında 12 Volt yukarısında bir voltaj değerini kullanmalarının yasak olduğunu da hatırlatayım.

Bir süre sonra marangoza gittiğimde bana uzun bir MDF gösterdi ve “bu olur mu?” dedi. Şöyle bir baktıktan sonra olabileceğine kanaat getirdim. Ölçüleri tekrar verdikten sonra marangoz çok güzel bir biçimde işini yaptı. Tahtalar birbirinin içine geçiyordu. Marangoza “yapıştıralım veya birbirine vidalayalım” dedim. “Bu çıkmaz ki!” karşılığını aldım. Çıkabilir diye tekrar yineledim ama nafile. Marangoz çıkmayacağından emindi. Eve gidince ben hallederim dedim ve marangoza 2,5 TL verip eve doğru yol almaya başladım.

Eve vardığımda tahtaları yapıştıracak bir yapıştırıcı aramaya koyuldum ki bir silikon buldum.

Silikon tabancası kullanabilenlere helal olsun! Gücümün yettiği kadarıyla zorla sıktım, sıktım. Ama ucundan bir şey gelmiyordu. Sivri ucundan silikon çıkacak kadar güçle bastıramadığımı kabullenmem geç olmadı. Ben de silikon tabancasının sivri ucunu çıkarıp öyle sıktım. Hiçbir sorun yoktu, kısacası işlem tamamdı.

Akşam olunca dedeme ve dayıma anten hakkında bilgi verip sarmama yardımcı olmasını rica ettim.  Aslında bu da kurallarımız arasında. Bu tür çalışmaları yaparken de mutlaka bir büyüğümüzden yardım almamız ya da onlardan  en az birinin bize nezaret etmesi gerekiyor. Aksi taktirde takımın Emniyet ve Güvenlik Birimin ciddi uyarısı ile karşı karşıya kalırsınız. Bu kısa hatırlatmadan sonra ben kaldığım yerden anlatmaya devam edeyim. Nasıl sarabiliriz diye düşünürken beyin fırtınası yaptık diyebilirim. Öncelikle dedem altına bir tepsi koyup rahatça çevirebileceğimizi söyledi. Denedik ama makaradan gelen bobinaj teli ile rahat bir uygulama olmayacağı belliydi. Aynı zamanda gerginde saramıyordum.

Daha sonra ise dayım bunu tavana asıp etrafında benim dönme fikrimi ortaya attı ama bu kez tavanda asacak yer yoktu. Son olarak da ben; biri tutar, biri makaradan bobinaj telini bırakır, biri de sarar dedim ve olaya noktayı koydum. Bu geniş aile buluşmasında salonun ortasında anteni sarmaya başladık. Üst üste geçmeler oldu ama olsun bu ilk deneme.

Antene kabloyu bağlamak üzereyken yemeğin hazır olduğu söylendi. Ben de bir ucu daraya sarılı olan antenimizi bir köşeye bırakıp yemeğe oturdum. Antene kablosunu yemekten sonra bağlamaya karar verdim.

Yemekten sonra fazla kayıp olmaması için antene 75 Ohm kısa bir kablo bağladım. Anten tellerinin bir ucunu canlı ucuna diğerini ise örgülü ucuna sardım. Tabi bundan önce anten kablosuna saracağım yerin emaye kaplamasını bir bıçakla uzun uzun ve zevkle kaldırdım ki iyi bir temas olsun. Bu aşamadan sonra anten kablosunun diğer ucuna BNC dişi konnektörü de aynı şekil ve özenle sardım.

Artık o tahta parçaları ve bir parça tel, yerini gerçek bir GRATİKA’ya bırakmıştı ve kullanıma hazırdı.

Dizüstü bilgisayarı almayı unuttuğum için teyzemlere gitmeliydim. Kuzenimin bilgisayarı ile dedemlerdeki kadar verim alamayacak olsam da denemeye değerdi. Teyzemlere gitmek üzere evden çantam ve antenim GRATİKA ile ayrıldım. Arabaya binmek ve inmek biraz güç oldu ama her şeye değer. İnsanların garip bakışlarını anlatmıyorum bile.

Heyecanlı saatler başlıyor…

Eve girince hemen sistemi hazırlamaya koyuldum. VLF prototipe pilleri yerleştirdim, ara ses kablosunun bir ucunu VLF prototipe diğerini ise bilgisayar ses kartının mikrofon girişine taktım, son olarak da antenimin BNC fişini.

Durumu anlatıp teyzemden fotoğraf makinesinin ara kablosunu istedim. Sinyalleri kaydetmek için gerekli yazılımları, bellek kartı diğer teyzemde olduğundan dolayı fotoğraf makinemin bellek kartına yüklemiştim. Yazılımları buradan bilgisayara kuracak ve elde ettiğim sonuçları da sizlerle paylaşmak için fotoğraf makinemim bellek kartına yükleyecektim. Ama kader ağlarını çoktan örmüştü.

Teyzem çantasına baktı, ara kablo yoktu! Çektiği fotoğrafları okuldaki bilgisayara aktarmak için okula götürdüğünü ve orada kaldığını söylemez mi? En büyük aksilik de bu oldu. Yine de moralimi yüksek tutmaya çalıştım. “Ses Kaydedici” ile kaydedip sizlere ulaştırabilir ve daha sonra sinyalleri grafiğe çevirebilirdim.

Bilgisayarın yanındaki pencereyi açtım. Antenimizin yönünü de o pencereye çevirdim. Soldaki sarı düğmeyi çevirerek frekansı yavaş yavaş değiştirdim. Daha sonra sağ taraftaki turuncu düğme ile ses ayarını yaptım. İlk anda (4) farklı ve bariz sinyal yakaladım. Bunlardan birisi devamlı olarak aynı sinyaldi. Bir diğerinden ise tam olarak emin değilim. Ama devamlı dediğim sinyal, gerçekten beni çok heyecanlandırdı. Sinyal gücü artmaya başlıyor ve ardından tekrar azalıyor. Azaldığında yaklaşık 2 saniye boyunca hareketsiz sinyale dönüşüyor. Yani sinyal kesiliyor ve ardından tekrar aynı şey oluyor. Bu sürekli devam ediyordu.

Bir başka sinyal ise ışıkların açılıp kapatılmasından oluşan sinyaldi. Ben dinleme yaparken teyzem mutfağa girip ışıkları açtı ve “tık” diye bir ses geldi. Grafikte bir pik (peak) oldu. Işıkları kapatınca da aynı. Emin olmak için bir de ben denedim. Sonuç aynı şekildeydi.  Bu da ön hazırlık testlerinde daha önce bana bildirilenleri doğruluyordu. Bunları formatlı gözlem formumuza not aldım.

Herkesin bu sinyali dinlemesini isterdim ama kayıtları alamadım. Cumartesi gecesi geç yatıp, Pazar sabahı da erkenden uyandırılıp, aceleyle dedemlere kahvaltıya gitmemiz gerektiği söylenince çantamı sırtladım, anteni aldım ve kayıtları teyzemden bellek kartını alıp atmayı unuttum. Test kayıtlarını en kısa zamanda sizlere ulaştırmaya çalışacağım.

Bir hususu da burada özellikle belirteyim. Bu çalışmalarımız şimdilik bizim test basamağımızdır. Bu aşama bizim alıcıları, anteni ve sistemin işleyişini tanıma safhamız. O nedenle sinyalleri detaylı inceleme ve yorumlama konusu bir sonraki adımda.

İlk önce sırada bunlar, yani gözlem noktamızdaki olası parazitik sinyalleri belirlemek ve anten için uygun yer seçimi gibi konular da var. Daha sonra ev dışına yerleşecek anten ile uzun süreli sinyal izleme konusu gelecek. Akabinde de istasyonlarımız aynı anda izledikleri bilgileri diğerleri ile paylaşıp karşılaştırma yapacaklar. Bununla ilgili bizim için bir de özel veri platfomu hazırlanıyor. Kısacası çalışmalarımız daha da zevkli bir hal alıyor. Bize verilen tüm plan ve çalışma adımlarını bir bir aşacağız.

Verilerimi paylaşırım dedim ama büyük konuşmayayım. Bunca aksilikten sonra bir aksilik daha olmaz ve tabi ki kuzenim bilgisayardan kayıtları silmezse.

Hani bir söz var, “Bilgi paylaşılınca güzeldir.” İşte bu güzelliği en yakın zamanda hissetmeniz ve güzel haberlerle görüşmek dileklerimle!

Beğen  
Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yapılan Yorumlar ( 0 )